Travma sonrası yaşanan dikkat bozuklukları, bunalmışlık hissi, zihnin darmadağın olması… Bütün bunların ortasında insan kendine şunu soruyor:
“Acaba bir tabak yemek, bir diyet, beni yeniden toparlar mı?”
Psikoloji biliminde artık çok iyi biliyoruz ki beden ve zihin birbirinden kopuk değil. Travma sonrası stres yaşayan birinin iştahı kaçabilir, bazen günlerce yemek yemek zor gelir. Oysa en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan beslenme, ruh halimizin ve zihinsel performansımızın arka plandaki sessiz destekçisi gibidir.
Ama şu da bir gerçek: Hiçbir diyet, hiçbir yemek tek başına bir travmayı iyileştiremez. Bir öğün, bir tat, bir tabak çorba; ruhun kırık parçalarını yapıştırmaya yetmez. Ama bir öğün, bir tat, bir tabak çorba; kırılmış insanın kendine “Ben hâlâ buradayım” deme yolculuğunda küçük bir adım olabilir.
İyi bir yemek ne sağlar?
Düzen: Travma sonrası dikkat bozukluğu yaşayan biri için düzenli öğünler, günün akışını yeniden hissetmenin ilk basamağıdır.
Sıcaklık: Bazen sadece sıcak bir çorba bile insana “dünyada hâlâ iyi şeyler var” duygusunu hatırlatır.
Besin desteği: Omega-3 içeren balıklar, B vitamini açısından zengin gıdalar, magnezyum dolu yeşillikler… Sinir sistemini sakinleştirmeye yardımcı olur.
Ama tüm bunlar bir bütünün parçası olmalı. Bir diyet listesi, psikolojik destek almadan, duygularımızı konuşmadan, travmamızla yüzleşmeden tek başına mucize yaratamaz. Bedenimizi doyururken ruhumuzu da unutmamak, profesyonel destek almak, kendimize zaman tanımak… İşte asıl reçete bu.
Bir tabak yemekle iyileşmez belki travmalarımız; ama bir tabak yemekle kendimize şunu hatırlatabiliriz: Hayattayım, buradayım ve kendim için hâlâ bir şeyler yapabiliyorum.
Ve bazen iyileşmenin ilk adımı sadece budur.