Osmanlı’dan kalan köklü alışkanlıklar, ekonomik koşullar ve Batı’ya yönelişin etkisiyle içecek kültürü bu dönemde önemli bir dönüşüm yaşadı.

Türk kahvesi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan en güçlü geleneklerden biriydi. Saraylarda kahvecibaşı görevli olurdu ve kahve, sohbetlerin vazgeçilmez eşlikçisiydi. Ancak 1929 Ekonomik Buhranı ile birlikte kahve ithalatı azalınca fiyatlar yükseldi. Kahve erişilebilirliğini kaybedince, 1924’te Rize’de başlayan çay tarımı kısa sürede yaygınlaştı ve çay halkın günlük içeceği haline geldi. Bugün çayın Türkiye kültüründe bu kadar güçlü yer edinmesi, o yıllardaki ekonomik zorunluluklardan kaynaklandı.

Osmanlı’dan miras kalan şerbet kültürü de Cumhuriyet’in ilk döneminde yaşamaya devam etti. Gül, nar, vişne veya demirhindi şerbeti, yalnızca serinletici değil aynı zamanda şifa verici içecek olarak görülüyordu. Evlerde yaz akşamları büyük sürahilerde şerbet hazırlanırken, ayran ve boza da sofralarda yerini korudu. Özellikle boza, kış aylarında hem doyurucu hem de sağlık açısından tercih edilen bir içecek olarak dikkat çekti.

Cumhuriyet’in Batılılaşma hareketiyle birlikte alkol tüketiminde de önemli değişimler yaşandı. Osmanlı döneminde daha çok gayrimüslimler arasında yaygın olan rakı, Cumhuriyet balolarında modern yaşamın bir simgesi haline geldi. Bu süreç, rakının zamanla “milli içki” kimliğini kazanmasının başlangıcı olarak kabul ediliyor. Şarap ise özellikle Trakya ve Ege’deki üretimle gelişme gösterirken, bira fabrikalarının kurulmasıyla bira da toplumda daha görünür hale geldi.

İsviçre Gruyere Peyniri Dünya Şampiyonu Seçildi
İsviçre Gruyere Peyniri Dünya Şampiyonu Seçildi
İçeriği Görüntüle

Uzmanlar, bu içecek dönüşümünün sadece damak tadındaki bir değişim olmadığını, aynı zamanda Cumhuriyet’in sosyal, ekonomik ve kültürel yeniden yapılanma sürecinin bir yansıması olduğuna dikkat çekiyor.