İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında "zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik" suçlamasıyla iddianame hazırlanan İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu davası, sadece Türkiye’de değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de gözleri yükseköğretim sisteminin güvenilirliğine çevirdi. Özellikle iddianamede adı geçen Kuzey Kıbrıs’taki üniversitelerden alınan diplomaların usulsüz yatay geçişle Türkiye’de geçerli hale getirilmiş olabileceği iddiası, KKTC’de uzun süredir gündemde olan sahte diplomalar ve denetim eksikliğine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Türkiye’de Sahte Diplomalara Yargı Neşteri: KKTC'de de Aynı Uygulama Mümkün mü?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameyle birlikte, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçundan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. Gerekçe: Usulsüz yatay geçişle elde edildiği iddia edilen lisans diploması. Bu gelişme, sadece Türkiye'de değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yıllardır konuşulan ve çoğu zaman görmezden gelinen bir tartışmayı yeniden alevlendirdi: sahte diplomalar ve usulsüz öğrenci işlemleri.
Türkiye’nin Tavrı Sert: Sahte Diploma, Siyasi Yasak ve Hapis Talebi
İmamoğlu hakkında düzenlenen 20 sayfalık iddianamede, yatay geçiş işlemlerinin YÖK kurallarına aykırı şekilde yapıldığı, kontenjanların usulsüz şekilde artırıldığı ve öğrenci kayıtlarının gerçeğe aykırı tutulduğu iddia ediliyor. Özellikle KKTC’de tanınırlığı olmayan bir üniversiteden yatay geçiş yaptığı iddia edilen İmamoğlu’nun, Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisi gibi gösterilmesinin “açık hile” olduğu savunuluyor.
Bu dava, Türkiye'deki kamu kurumlarının sahte diplomaya karşı nasıl sert tavır aldığını gösterirken, aynı zamanda KKTC'deki yükseköğretim sisteminin zaaflarıyla yüzleşmesini de zorunlu kılıyor.
İddianameye göre, İmamoğlu'nun lisans eğitimi için Kuzey Kıbrıs’taki Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne usulsüz bir şekilde yatay geçiş yaptığı ve bu süreçte tanınmayan bir üniversitenin diplomatik olarak “Doğu Akdeniz Üniversitesi” adıyla kayıt altına alındığı öne sürülüyor. Üstelik sadece bu belgeyi edinmek değil, kamusal görevlerde ve seçim süreçlerinde kullanmak da suçlamanın kapsamına dahil edilmiş durumda. Yani yargı yalnızca belgeyi değil, belgenin yol açtığı tüm sonuçları sorguluyor.
Peki Aynı Soru KKTC İçin Geçerli: Sahte Diplomaya Karşı Aynı Ciddiyet Mümkün mü?
Bu gelişme, birçok kişinin aklına şu soruyu getiriyor: "KKTC’de benzer şekilde usulsüz diploma edinen kişilere karşı aynı yargısal süreçler işletilecek mi?"
Yanıt, maalesef hâlâ belirsiz. Çünkü bugüne kadar Kuzey Kıbrıs’ta, gerek kamu gerekse özel sektörde görev yapan bazı kişilerin sahte diploma kullandığına dair haberler çıkmış, ancak çoğu vakada ciddi bir soruşturma veya hukuki işlem başlatılmamıştı. Oysa Türkiye’de başlatılan bu dava, sahte belgeyle kamu kurumlarına sızmanın bedelinin yüksek olacağını açıkça ortaya koyuyor.
Son yıllarda KKTC'de çok sayıda sahte diploma skandalı ortaya çıkmasına rağmen, bu konudaki soruşturmaların büyük kısmı yüzeysel kalmış, çok azı yargıya taşınmış durumda. Oysa şimdi Türkiye’de diplomaya dair “yokluk” gerekçesiyle geri alma, idari iptal ve cezai sorumluluk gibi güçlü hukuk mekanizmalarının işletilmesi, KKTC'deki adalet sistemi için de örnek teşkil edebilir.
Eğer aynı kararlılık ve şeffaflık, KKTC’de de uygulanabilirse, hem yükseköğretim kurumlarının saygınlığı korunmuş olur hem de diplomaların piyasada güven unsuruna dönüşmesi sağlanır.
KKTC Yargısı İçin Bu Bir Emsal Olabilir
İmamoğlu davası, KKTC’de hem yasaların uygulanabilirliğini hem de yükseköğretim sistemine olan güveni test etme fırsatı sunuyor. Eğer bir belge usulsüz olarak edinilmiş ve kamu göreviyle taçlandırılmışsa, bu sadece kişinin değil, sistemin de hesap vermesi gerektiğini gösteriyor.
Bu bağlamda, KKTC’de aşağıdaki adımların atılması giderek daha kaçınılmaz hale geliyor:
- YÖK ile dijital veri paylaşımıyla eğitim geçmişlerinin ortak denetimi
- Üniversiteler arası yatay geçiş işlemlerinin şeffaf hale getirilmesi
- Mevcut kamu personelinin belgelerinin denetlenmesi
- Tespit edilen sahte diplomaların hızla yargıya taşınması
İmamoğlu için hazırlanan iddianame ve süreçteki kararlılık, yükseköğretimdeki sahtecilik iddialarına karşı ciddi bir eşiğin aşıldığına işaret ediyor. Bu süreç KKTC için de sadece sembolik değil, somut adımların atılması gereken bir sinyal niteliğinde.
Toplumsal Güven, Hukukun Kararlılığıyla Başlar
Eğer Türkiye'de bir diploma iptal edilebiliyorsa ve sahtecilik gerekçesiyle soruşturma açılabiliyorsa, KKTC’de de bu konuda geri durmak, en başta kendi akademik yapısına zarar vermek olur. Sahte diplomalar sadece bireyleri değil, ülkenin tüm yükseköğretim algısını tehdit eder. Türkiye'deki yargı adımları, KKTC için fırsat da olabilir.
Unutmamak gerekir ki sahte bir diploma yalnızca haksız bir avantaj değil, toplumun adalet duygusuna vurulan doğrudan bir darbedir. Türkiye’de atılan bu adım, KKTC yargısı için güçlü bir örnek teşkil edebilir. Yeter ki kararlılık, siyasi veya kurumsal hesaplara takılmadan adaletin izinden yürüsün.