“Yeni İran” mı, Yeni Dengeler mi? Türkiye Üzerinden Algı ve Gerçeklik”

İsrail medyasının son dönemdeki söylemleri, özellikle Hayom gazetesinin “Türkiye Yeni İrandır” analiz başlığıyla doruğa ulaştı. Netanyahu hükümetine yakınlığıyla bilinen bu yayın organı, Türkiye'nin savunma ve nükleer enerji alanlarındaki gelişmelerini bölgesel tehdit olarak sunmaya çalışıyor. Ancak bu söylemlerin altında yatan motivasyonlar ve gerçeklikler sorgulanmaya değer.

Hayom’un çizdiği tablo, Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Santrali, uranyum zenginleştirme çabası, Tayfun balistik füzesi ve 2029’da sahneye çıkacak olan yerli savaş uçağı KAAN üzerinden kurgulanıyor. Bu unsurlar bir araya getirildiğinde, gazete Türkiye’nin İran benzeri bir askeri ve nükleer rota izlediği iddiasını ortaya atıyor. Peki gerçek böyle mi?

Hayom Gazetesi'nden Türkiye'ye “Yeni İran” Algısı: İsrail Medyasında Nükleer Endişe ve Bölgesel Gerilim

İsrail’in Netanyahu hükümetine yakınlığıyla bilinen Israel Hayom gazetesi, son analizinde Türkiye’yi “Yeni İran” olarak tanımlayarak dikkat çekici bir iddiada bulundu. Gazetede yer alan makalede, Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Santrali, uranyum zenginleştirme çalışmaları, Tayfun balistik füzesi ve KAAN savaş uçağı gibi savunma projeleri üzerinden bölgesel bir tehdit haline geldiği öne sürüldü.

İddiaların Özeti:

  • Türkiye’nin bağımsız uranyum zenginleştirme ısrarı, nükleer silah geliştirme potansiyeli olarak yorumlandı.
  • Tayfun füzesi ve KAAN savaş uçağı projeleri, Türkiye’nin askeri kapasitesinin hızla arttığını gösteriyor.
  • Türkiye’nin Osmanlı sonrası ilk kez bölgesel egemenlik arayışında olduğu iddia edildi.
  • İsrail, Türkiye’nin Suriye, Libya, Somali ve Katar’daki askeri varlığını yakından izliyor.
  • Gazete, Türkiye’nin NATO üyeliğini koruma kalkanı olarak kullandığını ve bu durumun İsrail için stratejik risk oluşturduğunu savundu.

Algı ve Strateji Tartışması:

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan’a Rüşvet ve Dolandırıcılık Soruşturması
Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan’a Rüşvet ve Dolandırıcılık Soruşturması
İçeriği Görüntüle

Bu analiz, İsrail’in İran’la yaşadığı 12 günlük savaşın ardından yayınlandı ve Türkiye’nin nükleer faaliyetleri üzerinden yeni bir hedef haline getirilmeye çalışıldığı yorumlarına neden oldu. “Yeni İran” benzetmesi, Türkiye’nin nükleer silah geliştirme yolunda ilerlediği algısını oluşturmayı amaçlıyor. Bu söylem, Türkiye’nin bölgesel istikrarı hedefleyen dış politikasına karşı bir algı operasyonu olarak değerlendiriliyor.

Türkiye Cephesinden Yorumlar:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İsrail Türkiye için yakın tehdittir” açıklaması ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Bu İran’a saldırmaktan öte Türkiye’yi kuşatma” sözleri, bu söylemlere karşılık olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin askeri varlığı ve savunma projeleri, bölgesel dengeyi koruma amacıyla yürütülüyor.

Bu benzetmenin zamanlaması da dikkat çekici: İsrail'in İran ile yaşadığı 12 günlük savaşın ardından bu tür içeriklerin çoğalması, algı oluşturma çabalarının bir parçası gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazze sonrası yaptığı “İsrail Türkiye için yakın tehdittir” açıklaması ve Bahçeli’nin "Bu İran'a saldırmaktan öte Türkiye'yi kuşatma" sözü, bu algı operasyonlarına verilen politik refleksler arasında yer alıyor.

Türkiye'nin askeri projeleri ve bölgedeki askeri varlığı, yalnızca güvenlik odaklı değil; aynı zamanda bölgesel istikrarı sağlama, sınır ötesi terörle mücadele ve stratejik iş birliklerini destekleme amacı taşıyor. Türkiye’nin Libya, Somali, Katar ve Irak’taki askeri varlığı, yayılmacı değil; uluslararası anlaşmalara dayalı ve savunma temelli.

Hayom’un Osmanlı vurgusu, bilinçli bir tarihsel referansla algıyı daha da derinleştirmeye çalışıyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden beri bölge devletlerinin toprak bütünlüğüne saygılı bir dış politika izlemektedir. “Egemen istikrar” anlayışı, Türkiye'nin jeopolitik duruşunun temelidir.

Öyle görünüyor ki İsrail medyası, Türkiye’nin teknolojik ve stratejik ilerleyişini yalnızca güvenlik tehditi olarak değil; bölgesel dengeleri değiştirme potansiyeli açısından da hassasiyetle takip ediyor. Ancak her iddia, her benzetme ve her başlık, gerçeklerin ötesine geçmemeli. Algılarla değil, gerçeklerle konuşmalıyız.