YEMEK

Bir kâse çorbanın bin yıllık yolculuğu

Çorba… İnsanlık tarihinin en eski yemeklerinden biri. Kelime kökeni Farsça şurbadan gelir; “şur” tuzlu maddeyi, “ba” ise aş yani yemek anlamını taşır. Zamanla “şur-ba”, bugün kullandığımız “çorba”ya dönüşmüştür.

Arkeolojik bulgular, çorbanın 10 bin yıl önce bile tüketildiğini gösteriyor. Çin’in Şian kentinde bulunan 2400 yıllık kalıntılar, bu bilginin en güçlü kanıtlarından. Ateşe dayanıklı kapların bulunmadığı dönemlerde insanlar, su dolu çukurları ısıtılmış taşlarla kaynatarak içine et ve sebzeler eklerdi. Böylece tarihin ilk çorbası ortaya çıkmış oldu.

Ekmeğin İçindeki Avrupa Serüveni

Çorbanın Avrupa mutfağına girişinin, MS 3. yüzyılda yaşayan St. Patroklus’un ekmeğini suya batırıp tuzlayarak yemesine dayandığı kabul edilir. Bu sade karışım, sonraki yüzyıllarda Avrupa beslenme kültürünün temel taşlarından biri hâline geldi.

Orta Çağ’da çorba ekmeksiz düşünülemezdi. Sofraya önce ekmek konur, üzerine su veya et suyu dökülürdü. Hatta ekmek dilimi sayısı, ev sahibinin cömertliğini ölçen bir göstergeye dönüşmüştü.

Fransız Devrimi ve Modern Çorbanın Doğuşu

Bugün Fransız mutfağının simgelerinden olan soğan çorbası, işte bu geleneğin devamıdır. Çorbanın modern hâle evrilmesi ise 17. yüzyılda ünlü aşçı Pierre François La Varenne ile başladı. 1651’de yayımladığı Le Cuisinier Français adlı eserinde çorbanın yalnızca ekmeğiyle değil, suyu ve tekniğiyle de başlı başına bir yemek olduğunu anlatarak mutfak tarihinde bir kırılma yarattı.

Fransız Devrimi’yle birlikte restoran kültürünün yayılması, çorbayı tüm Avrupa’nın ortak mirasına dönüştürdü.

Atasözlerinde, Hikâyelerde ve Kültürde Çorba

Çorba, sadece mutfakta değil dilimizde ve kültürümüzde de önemli bir yer edindi.
• “Çorba parası kazanmak” günlük geçimi sağlamak anlamına gelir.
• “Çorba içmek” bir işten pay almak ya da bir gruba dahil olmak demektir.

Divan edebiyatında sade yaşamı ve kanaatkârlığı temsil ederken, halk hikâyelerinde dervişlere sunulan bir tas çorba, misafirperverliğin sembolüdür.

Osmanlı’dan Bugüne Değişmeyen Bir Sofra Geleneği

Osmanlı mutfağında çorba hem sarayda hem halk evlerinde baş köşedeydi. 16. yüzyılda Anadolu'yu gezen Dernschwam, Türklerin başlıca yemeğinin çorba olduğunu yazmıştır. Limon, sirke ve baharatla tatlandırılan çorbalar her sofranın vazgeçilmeziydi.

Savaş, kıtlık ve afet dönemlerinde aşevlerinde dağıtılan ilk yemek hep çorba oldu. Fakir sofralarında da, kralların ziyafetlerinde de yerini korudu. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, çorba hâlâ evrensel bir sıcaklık ve paylaşma simgesidir.