Yüzyıllardır balıkçılıkla geçinen bu yerleşim yerinde, denizin sunduğu taptaze balıkların yanına yakışacak kadar hafif ama gösterişli bir lezzet aranırmış. Öyle bir salata olmalıymış ki hem göz doyursun hem de deniz mahsullerinin önüne geçmeden onlara eşlik etsin.

Köylüler, bahçelerinden topladıkları çıtır çıtır yeşillikleri, incecik kıyılmış domates, salatalık, biber ve turplarla harmanlamış. Zeytin, mısır, havuç ve mor lahana gibi başka renkleri de katınca ortaya neredeyse bir tablo gibi duran bir tabak çıkmış. En önemli sırlarından biri ise malzemelerin tane tane doğranmasıymış. Çünkü bu kasabada her lezzet, özenin ürünüymüş.

Bu salata zamanla sadece balık sofralarının değil, bu kasabanın da simgesi olmuş. Ne zaman bir lokantaya otursan, önce bu salata gelir önüne; bazen ana yemek gelmese de olurmuş.

Bursa Nilüfer Kent Tiyatrosu'nda yaz sezonu Bursa Nilüfer Kent Tiyatrosu'nda yaz sezonu

Bugün hâlâ Karadeniz'in serin rüzgarlarını taşıyan o küçük kasabada, insanlar bu salatayı yaparken dedelerinden kalan geleneği yaşatıyor. Her bir doğranmış sebze, tarihten bugüne uzanan bir anıyı anlatıyor.