CTP Lideri Erhürman’dan AİHM Kararına Dair Açıklama
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TMK’nın Etkili İç Hukuk Yolu Niteliği Devam Ediyor mu?
AİHM, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkili iç hukuk yolu statüsünün devam ettiğini teyit etse de, süreçte yaşanan ciddi gecikmeler nedeniyle bazı davalarda TMK’nın etkisiz kalabileceğini gösterdi.
Mahkemeden Önemli Ret Kararı
Başvurunun halen TMK önünde beklemede olduğunu belirten Erhürman, Mahkemenin iç hukuk yollarının tükenmediği itirazını oybirliğiyle reddettiğini vurguladı.
AİHM’den Tazminat Adımı
Mahkeme, 2010’dan sonra ilk kez mülkiyet hakkı ihlali ile ilgili maddi tazminat konusunu doğrudan ele aldı. Bu karar, TMK’nın belirli durumlarda devre dışı bırakılabileceğini ortaya koydu.
46. Madde ve Yapısal Sorunlar
AİHM, 46. maddeden hareketle TMK önündeki sürecin hızlandırılması ve yaşanan gecikmelerin tazminat yaptırımı ile bağlantılı hale getirilmesi gerektiğini belirtti.
CTP Lideri Erhürman: “Bu Kararı Zafer Olarak Lanse Etmek Doğru Değil”
Erhürman, kararın TMK’nın genel kabulünü sürdürdüğünü ancak belirli davalarda AİHM’nin doğrudan müdahale edebileceğini ifade ederek dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
CTP Lideri Erhürmanın, açıklamasının tamamı şu şekilde:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin mülkiyet ve Taşınmaz Mal Komisyonu ile ilgili son kararı (K.V. Mediterranean Tours Limited v. Türkiye) genelde olumlu karşılandı ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun “etkili iç hukuk yolu” statüsünün teyidi olarak değerlendirildi. Ama sanırım kararda yer alan saptamalara biraz daha dikkatle ve özenle bakmakta yarar var.
1. 2010 yılından bu yana Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından “etkili iç hukuk yolu” olarak kabul edilen Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu niteliğine ilişkin kabulün devam ettiği doğrudur. Bu davada aksi yönde bir karar çıkması beklentisi zaten yoktu.
Ama Mahkeme, genelde değil ama önündeki dava özelinde, süreçte yaşanan ciddi gecikmeler dolayısıyla, bir anlamda TMK’nın etkili olamadığı noktasından hareket etti. Bu, bundan sonrasında benzer durumlar açısından sıkıntı yaratabilecek bir durumdur.
2. Başvuru hala Taşınmaz Mal Komisyonu’nun önündeydi (pending/askıda). Bu noktadan hareketle yapılan savunmada henüz iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu ileri sürüldü. Ancak Mahkeme bu itirazı, hem de oybirliğiyle reddetti.
3. AİHM, daha da ileri giderek, 2010’dan sonra ilk kez, mülkiyet hakkı ihlali ile ilgili maddi tazminat konusunu kendi gündemindeki bir mesele olarak gördü. Bu, yıllar sonra, Loizidou kararını hatırlatan bir durum yarattı ve AİHM, bu dava özelinde, bir anlamda TMK’yı devre dışı bıraktı.
4. Mahkeme, tüm bunların ötesine geçerek, 46. maddeden hareket etti ve özellikle TMK önündeki sürecin hızlandırılması ve yaşanan gecikmelerin tazminat yaptırımına bağlanması konusunda "yapısal" sorunlar bulunduğu tespitini yaptı.
İşin özeti aslında şu: Evet TMK halen AİHM tarafından etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul ediliyor. Bu, TMK’nın yapısının ne kadar sağlam kurulduğunu gösteren bir durumdur.
Ancak bu karar, tabir-i caizse, TMK’nın surlarında bir gedik açıyor. Çünkü TMK’nın varlığına karşın, belli durumlarda mülkiyet hakkı ihlalleriyle ilgili olarak AİHM’nin maddi tazminata hükmedebileceğini gösteriyor.
Yani genel olarak etkili iç hukuk yolu niteliği devam eden TMK’nın, özellikle gecikmeler söz konusu olduğunda, dava bazında AİHM tarafından bir anlamda devre dışı bırakılabileceğini gösteriyor.
Bunlar ilk kez bu dava özelinde karşımıza çıkan sorunlardır. Dolayısıyla bu kararı bir tür “zafer” olarak lanse etmek kesinlikle doğru değildir. İşin ciddiyetle ele alınması, çalışılması, kararın çok dikkatli bir şekilde okunması ve anlaşılması gerekmektedir."
Aksi, yalnızca bu kararın gereklerinin yerine getirilmesi noktasında değil, Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi çerçevesinde altı ay sonraya ertelenmiş olan değerlendirme açısından da başımıza ciddi dertler açma potansiyeline sahiptir.”