Medya Etik Kurulu, çocuk istismarı iddiasına ilişkin mahkeme kararıyla ilgili medyada dün yayınlanan bazı haberler konusunda uyarılarda bulunarak etik ilkeleri hatırlattı.
"İtham edici, hedef gösterici ve küçültücü ifadelerin evrensel basın ilkeleriyle çelişiyor"
Açıklamada, bu tür vakalarda kullanılan dilin yalnızca bir iletişim aracı değil aynı zamanda ideolojik bir pozisyonun göstergesi olduğuna işaret edilerek, itham edici, hedef gösterici ve küçültücü ifadelerin evrensel basın ilkeleriyle çeliştiği ifade edildi.
Kadın beyanını yok saymanın ya da hafife almanın, yalnızca bireysel bir hakkın değil, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin de hiçe sayılması anlamına geldiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Söz konusu olay, çocuk yaşta bir bireyin maruz kaldığını ifade ettiği bir istismar sürecine ve bu sürecin ardından başlattığı adalet arayışına dayanmaktadır. Burada yalnızca bireysel bir iddia değil; çocukluk döneminde korunmasız bırakılmış bir insanın yaşamına dokunduğu öne sürülen derin ve ciddi bir mesele söz konusudur.
Böylesine hassas bir durumu, mahkeme nezdinde olaya doğrudan taraf olmayan bir anne üzerinden tartışmak ve ‘kadınlar iftira atar’ gibi genelleyici, önyargılı ve indirgemeci söylemlerle yorumlamak, yalnızca olayın özünü değersizleştirmekle kalmaz aynı zamanda cinsel istismar ve şiddet vakalarının tarihsel olarak bastırılmasına, görmezden gelinmesine ve sistematik biçimde inkâr edilmesine de katkıda bulunur.
Şüphesiz ki hiçbir medya kuruluşunun ya da meslektaşımızın böyle bir amacı olamaz ancak zaman zaman kullanılan genellemeler ister istemez buna zemin yaratabilmektedir.”
"Yargı kararı kesinleşmemiş kişilerin suçlu ilan edilmesini açıkça etik dışı"
Öte yandan, açıklamada, Gazetecilik Meslek İlkelerinin yargı kararı kesinleşmemiş kişilerin suçlu ilan edilmesini açıkça etik dışı kabul ettiğine dikkat çekilerek, yargı tarafından beraat etmiş kişilerin de medya yoluyla yeniden suçlu gibi gösterilmesinin ciddi bir etik ve mesleki sorun olduğu belirtildi.
"Haberleştirebilir ve eleştirebilir ancak karar merciiymiş gibi davranamaz"
Açıklamada, “Yargılamayı yapma yetkisi yalnızca bağımsız mahkemelere aittir. Medya bu süreci elbette haberleştirebilir ve eleştirebilir ancak karar merciiymiş gibi davranamaz.” denildi.
"Yargı kararlarının, dramatik ve duygusal bir dil kullanılarak etkisizleştirilmesi sonucunu üretecek içerikler konusunda da hassas olunmalı"
Yargı kararlarının, dramatik ve duygusal bir dil kullanılarak etkisizleştirilmesi sonucunu üretecek içerikler konusunda da hassas olunması gerektiği kaydedilen açıklamada, gazetecinin mağdurun sesini duyurabildiği, sistemsel adaletsizlikleri görünür kılabildiği belirtilerek, bunu yaparken yargının sınırlarına ve hukukun saygınlığına özen gösterilmesi gerektiği kaydedildi.