TÜRKİYE

Turizmi Yaşat, Emekçiyi Ez: Yeni Yasanın Özeti Bu!”

Turizm sektörü, ülke ekonomisinin can damarlarından biri. Bu doğru. Ancak ekonomik kalkınmayı sağlarken emeği hiçe saymak ne kadar doğru?

Son günlerde Meclis’ten geçen ve turizm çalışanlarının haftalık tatil hakkı için artık 6 değil, 10 gün çalışması gerektiğini öngören yasa, bu soruyu yüksek sesle sormamıza neden oluyor.

Yeni yasa, görünüşte "turizm sezonunun yoğunluğu" gerekçesiyle hazırlandı. Ancak asıl gerçek, turizmi sırtında taşıyan binlerce çalışanın daha uzun saatler, daha az dinlenmeyle, daha ucuza çalıştırılması. Bazı uzmanların “kölelik yasası” adını verdiği bu düzenleme, emekçiyi korumaktan çok işvereni rahatlatıyor gibi görünüyor.

Turizmde çalışmak zaten zor: Dönemsel istihdam, düşük ücret, uzun mesai saatleri ve çoğu zaman sendikasızlık... Üstelik şimdi, haftalık bir gün izin hakkını elde edebilmek için 10 gün boyunca durmaksızın çalışmak gerekecek. Bu, yalnızca fiziksel değil, ruhsal tükenmişliği de beraberinde getirecek bir uygulama. Dahası, uluslararası çalışma normlarına da aykırı.

Çalışanın dinlenme hakkı bir lütuf değil, temel bir insan hakkıdır. “İş var, çalışsınlar” mantığıyla yapılan düzenlemeler, sürdürülebilir kalkınmayı değil, yorgun ve değersizleştirilmiş bir iş gücünü beraberinde getirir.

Bu yasa, işçiyi koruyan değil, tüketime dayalı turizm ekonomisinin yükünü yine çalışanın sırtına yükleyen bir adım oldu. Turizmi geliştirmek istiyorsak, önce çalışanı dinlendirmeyi, onurlu bir yaşam sunmayı, emeği kutsamayı öğrenmeliyiz.

Çünkü bu yasayı sadece çalışma saatleriyle değil, değerlerimizle de ölçmeliyiz. Ve değerlerimiz, insanı makine gibi kullanmayı değil, onu yaşatmayı esas almalı.